CHP Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer, TBMM’de düzenlediği basın toplantısında, vatandaşların artan borçları ve gıda fiyatlarındaki fahiş artışlarla ilgili olarak hükümete önemli sorular yöneltti. Gürer, Türkiye’deki ekonomik krizin derinleştiğini ve bu durumun vatandaşları nasıl olumsuz etkilediğini vurguladı.
Gürer, 8-15 Kasım tarihleri arasında, vatandaşların bankalar ve finans kuruluşlarına olan bireysel kredi ve kredi kartı borçlarının, haftalık 9,2 milyar TL artarak toplamda 3 trilyon 687 milyar TL’ye yükseldiğini açıkladı. Ayrıca, vatandaşların bankalar, finans kuruluşları, varlık yönetim şirketleri ve TOKİ’ye olan toplam borçlarının 3,8 trilyon TL’ye ulaştığını belirtti.
İCRA TAKİPLERİ VE YÜKSELEN BORÇLAR
CHP’li vekil Gürer, “İcra dairelerine 1 Ocak-22 Kasım 2024 tarihleri arasında 6.670.000 dosya sonuçlandırılmış ya da işlemden kaldırılmış. UYAP üzerinden açılan ve icra dairelerinde derdest bulunan toplam dosya sayısı, 22 Kasım itibarıyla 22.000.015’tir. Bu rakam, geçen yıla göre net 1.138.000 adetlik bir artış göstermiştir. Tabii, vatandaşlar bizlerle ekonomik sorunlarını paylaşıyor. Emekliler, işsizler ve asgari ücretle geçim sağlamaya çalışanlar açlık sınırının altında bir gelire sahip. Emekçilerin tümü ise yoksulluk sınırı altında bir gelirle yaşamını sürdürmeye çalışıyor. Doğal olarak her gıda ürünündeki artış onların tüketimine doğrudan yansıyor.” dedi.
FAHİŞ FİYATLAR VE GIDA KRİZİ
Ömer Fethi Gürer, “Et ve süt ile et ve sütten mamul ürünlerdeki fiyat artışlarından da doğrudan etkileniyorlar. Ulusal Kırmızı Et Konseyi verilerine göre, Et ve Süt Kurumu hariç, yağsız dana kesimhane fiyatı ortalama 348 TL olarak belirlenmiş bulunuyor. Bölgelere göre fiyatlandırıldığında kuzu fiyatı ise aylık ve yıllık artışlarıyla daha dikkat çekici. Ortalama fiyat artışı geçen aya göre %12,4, geçen yıla göre ise %93,4 oranında artmış. Bu oranlar, kırmızı et fiyatlarındaki yükselişi net şekilde gösteriyor. Kırmızı et fiyatında Et ve Süt Kurumu’nun fiyatı değerlendirmeye alınmadan, ortalama kesimhane fiyatı dana için 348 TL, kuzu için 438 TL. Ancak bu fiyat, rafta ikiye katlanıyor. Böylece kesimhanedeki artan fiyat, rafta neredeyse %100 oranında yansıyor. Besiciler ise yem fiyatlarındaki artış nedeniyle giderlerinin artması yüzünden para kazanamadıklarını ifade ediyorlar.” diye konuştu.
TİCARET BAKANI'NA SORULAR VE YANITLAR
CHP’li vekil, Ömer Fethi Gürer, “Değerli arkadaşlar, bu fiyatlardaki değişkenliği bütçede Ticaret Bakanı’na sordum. “Fahiş fiyat nedir?” diye sordum. Ticaret Bakanı da yanıtında, fahiş fiyatı, olağanüstü koşullarda ani yükselişlerle oluşan fiyat olarak tanımladı. Bildiğiniz gibi, dünyadaki olumsuz gelişmeler ülkemize de aynen yansıyor. Özellikle savaşların yayılması sürecinde gıda önemli bir soruna dönüşecek. Pandemide bunun bir denemesi yaşandı. Her ülke kendi kendine yeterli olmaya çalışıyor. Bu nedenle, özellikle ithalata bağlı gıda ürünlerinde kendi kendine yeterlilik noktasına ulaşmamız gerekiyor.” dedi.
GIDA GÜVENLİĞİNİN ÖNEMİ
Gürer, dünya çapında devam eden savaşların ve olumsuz gelişmelerin Türkiye'ye nasıl yansıdığına dair değerlendirmelerde bulunarak, “Olası bir savaş halinde, dünyanın farklı ülkelerinden gelen gıda ürünlerinin daralması, ülkelerin açlıkla karşı karşıya kalmasına neden olacaktır. Özellikle Rusya ile Ukrayna arasında devam eden savaş bölgesi, dünyanın çok farklı bölgelerine gıda ürünü sağlayan bir bölgedir. Türkiye de buradan, buğday ve bitkisel ham yağ gibi 10 milyon tona yakın ürün temin etmektedir. Bunları iyi planlamak ve önceden düşünmek gerekiyor.”şeklinde konuştu.
GIDA GÜVENLİĞİ VE İHTİYAÇ FAZLASI ÜRÜNLER
Gürer, gıda ürünlerinin dışa bağımlılığını azaltmak ve yerli üretimi artırmak gerektiğini belirtti. Şu anda 21 gıda ürününde açığımız olduğunu ve bunun da Türkiye'nin dışa bağımlılığını artırdığını söyledi. Gürer, “Şu anda 21 üründe arıza açığımız var ki, bunlar da günlük gıda ürünü olarak soframızda tükettiğimiz ürünlerden oluşuyor. Bunlara yönelik bazı önlemler alınacağı ifade ediliyor ama şu ana kadar bu ithalatlar durmadı. Pirinç gibi, bitkisel yağ, ham yağ gibi, buğday gibi, günlük soframızda olan ve ihtiyaç duyulan gıda ürünlerindeki bu açık ortadan kaldırılmalı. Anlaşılan o ki, fahiş fiyat ifadesi yalnızca kamuoyuna, piyasadaki ürün fiyatlarındaki artışta söylenen bir sözden ibaret kalıyor. Çünkü fahiş fiyatın tanımlaması raftaki artan ürün fiyatlarıyla doğrudan ilgili değil, Bakan’ın verdiği yanıtlardan bu sonuca varıyoruz. Böyle olunca, normal koşullarda piyasanın oluşumunda piyasa serbest. Ülkemizde var olan üreticiye olan etkiyi de göz ardı edemeyiz çünkü aracılık sistemi ile fayda sağlayanlar, kar marjını sürekli koruyorlar. Çoğu üründe bu neredeyse %80-100 aralığında oluşuyor. Bunu da düzenlemesi gereken siyasi iktidar, üreticinin ürettiği ürünü, girdi maliyetlerindeki artıştan dolayı baskılama yerine, aracılık sistemini yeni baştan ele alıp tüketiciye uygun fiyatla ürünün gitmesini sağlamalı. Üreten mutsuz, tüketen mutsuz. Arada ithalattan ve aracılık sisteminden para kazananlar mutlu oluyor. Bu döngü böyle gitmez. Gelir düzeyine göre insanlar daha erişebilir fiyata çok önemli sorunlar yaşıyorlar. Bunu da düzenlemeli, hem besici hem üretici hem çiftçi hem de tüketici korumalı. Gerekli olan tüm bakanlıkları bir kez daha göreve davet ediyorum.” şeklinde konuştu.
Yorum Yazın